Zaman akıp geçiyor, göz açıp kapayıncaya kadar yılın sonu gelmiş. Bazılarınız çoktan tatil planları yaptı, bazılarınız dünyanın haline acıyor ve uçsuz bucaksız bir Weltschmerz duyuyor, bazılarınız umutlu, bazılarınız nötr, bazılarınız farkında bile değil, bazılarınız yapayalnız, bazılarınız bilinmezliği seviyor, bazılarınız olduğu yerden memnun, bazılarınız kaçış planları yapıyor ve durmaksızın bir akıntı içinde sürüklenen dünyanın anlık dönmeyi bırakıp; tam da o gün dzanibekov etkisiyle bir tür takla atacağını bekleyenler bile var.
İthalatta Önlemlere Karşı Solar Bozlak
Dünya sonsuz boşlukta ters takla atar mı sanmam, ama Türkiye güneş enerjisi sektörü ikinci tur ters taklasını şimdiden attı bile. Herkes bölüm sonu canavarını bekler gibi. Gardını almış, köşesine pusmuş ve ne olacağını bekliyor. Bu sırada dünyanın en eğlenceli sektörü olan ZOLAR SEKTÖRÜNDE özellikle şu bulunduğumuz maykrosoftçu LinkedIN’de olaylar olaylar:
Öncelikle Rasyonel kaygılar yerine;
“yerli üreticilerin eline düştük de amaaan amaaaan, anti-damping çıkmışta öldük-bittik yamaaan yamaan, halim duman, kaygıyla izliyoom sektör ne de kötü, Çin’de panel %80 daha ucuz amaaan amaan!”
uzun hava bozlak türünde ağlak bildirileri tercih eden bazı tinktenkler; yerli panel üreticisinin maruz kaldığı en klişe itham olarak kullanılan “panel(hücre/hammadde demek istiyor şair) birleştirici/montajcı”sı olarak niteleyip, sektörün bu yerli üreticilerin şahsi çıkarlarına bırakılamaması gerektiğini düşünen ve fiyatlar çoxh iyi, çoxh ucuz, daha da ucuzlamalı diye el ovuşturup, panel lazım olunca da en yakın fabrikadan yerli panel alacak olan sektör oyuncusundan;
hayatında tek bir adet panel üretimi içerisinde yer almamış, hatta net bir şekilde görmemiş, toplasan çeyrek megavat tesisin kurulumunda yer almamış, hukuki, mali ve iktisadi bilgisi kıt, ithalat nedir, ihracat nasıldır, gümrük bilgisi yerlerde, okuduğunu anlamadan sürekli ahkam kesen ve retorik savaşında karşısında duramadığı kişileri sosyal medyasında engelleyen, en az bir Arda Turan kadar “ortalama zekalı” marka tescilsiz, ev duvarına kentsel dönüşümcü yıkım topu giresice, Allah’ın sümmü haşa sevmeden yarattığı bir “solarrant”çıyla, panel fiyatları konusunda “torosla geldim diye civata sandın hae” gibi düşük ayarlı esprileriyle yer yer alttan alan bir polemik savaşına tutuşan, çok değerli abimiz “her fabrika bir kaledir!” fabrikatörüne (ne alttan alıyorsun, kibir iyidir. ah ben olacaktım ki senin yerinde o ortamda, ağzına yabayla vururdum.);
yılın son etkinliklerinden biri olan ve sayın Enerji Bakanımızın bilinmeyen bir sebepten katılamadığı, ama himayelerinde düzenlendiği için yardımcılarının -mutlaka ama mutlaka- teşrif ettiği Fosil Yakıtçıların zirvesi, herkesin gidemediği, gitse bile içeri alınmadığı, içeri alınsa bile en az Bin €Oyro€ gömmesi gereken 13. Türkiye Enerji Zirvesi-Energy Summit‘de aman ne eğlendik ne eğlendik, nanik nanik, siz gelmediniz ya OOOHHH OHHHĞĞ fotoğrafları ne ararsan vardı. Adeta bir şölen, adeta bir rio dö jenaryo festival geçidi.😀
Benim bunlardan en çok dikkatimi çeken ise Çin’de panelin Türkiye’den %80 daha ucuz olduğu iddiası ile sektör çok kötü, işler kesat söylemleri oldu. Sahi öyle miydi? Sektör bu kadar kötü müydü?
Vergi mi Gözetimden Çıkar; Gözetim mi Vergiden Çıkar
Hemen kapının önünde bekleyen, son yazımdan sonra kazandığım parayla LinkedIN premium hesabı yerine almayı tercih ettiğim siyonist destekçisi elektriksiz PorschemsuJetta’ma(ne pahalısın be premium!) atlayıp, Kuveytli Arapların kendi ırkdaşlarını umursamadan keyif içinde işlettiği Filistin düşmanlığıyla ünlü en yakın Starbucks’taki home ofisime geçtim ve aldığım Grande Misto’yu boykot olsun diye döktükten sonra, Ticaret bakanlığı, Enerji bakanlığı, Tüik, EPDK vb. gibi sayıların, rasyonelliğin, dürüstçe sergilenen bilgilerin (?) yönettiği, adeta paralel evreden analitik bir dünya olan devlet kurumlarının web sayfalarına girip araştırmaya başladım.
Bu araştırma esnasında öncelikle yukarıda sunulmuş olan Bozlak’ta geçen kaygıyı anlamaya çalıştım. Uçan balon istediği için ayaklarını yere vura vura annesine baskı yapan ve ağlayan bir çocuk gibi mızıldanan bu tink tenkimizin, ısrarla gözetimde var olan KDV indiriminin sanki sadece Solar sektörü için kaldırıldığını düşündüğünü gördüm. Oysa ki konunun öyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Hatta bu KDV’nin nasıl indirilmeyeceğini hiçbirimiz ve hatta mali müşavirlerimiz dahi bilmiyoruz. Sadece bir Cumhurbaşkanlığı kararı çıktı ve ilgili kanun(VUK) ile yönetmeliklerde değişiklikler olmadan kimse bir şey yapamayacak gibi. Bunun yanında ilgili bedellerin zaten panel üreticileri tarafından yatırım teşvikli panel alımlarından kaynaklı KDV’siz satışlar nedeniyle üstlendikleri vergi yükünü finanse edebilmek için maliyetlere mecburen eklendiğini, kaygılarının kendilerince can alıcı bir noktası kabul ettikleri bu durumun tüm sektör tarafından yıllardır kabul edilen bir gerçek olduğunu hatırlatmak isterim.
Malezyalı Görünümlü Çinli Paneller
İlgili oluşumun Anti-Damping soruşturması ile ilgili kaygıları da kaygı verici nitelikte. Öncelikle 2017 yılından beridir Çin’e karşı Anti-Damping uygulandığını ve geçtiğimiz Eylül ayında da 15 Eylül 2028’e kadar bu anti-damping’in uzatıldığını biliyoruz. Bu Anti-Damping’in Vietnam, Malezya, Tayland, Hırvatistan ve Ürdün’e yönelik genişletilme nedeni ise Çin’li firmaların hakimiyetinde ve panel üretimi yaparak ülkemize yüksek miktarda panel ihracatı sağlayan bu ülkelerin payını düşürmeye çalışarak, yeni eklenen ya da kapasite arttırımına giderek büyüyen yerli firmaların bir nevi yine Çin’e karşı ayakta kalması için ek dayanak sağlamak olacaktır. Takdir edersiniz ki aşağıdaki tablodan da görülebilecek 405.206.910 USD’lik ithalatın %81’i Sadece Malezya ve Vietnam ülkelerinden yapılmış ki; Çin’in en büyük güneş paneli üreticilerinin en önemli üretim üsleri bu iki ülkede konuşlanmış durumdadır. Aslında buradan da anlaşılacağı üzere ilgili Anti-Damping çoğunlukla Çin’li firmaların uluslararası engelleri delmek için tercih ettiği ülkelere karşı ve dolaylı olarak yine Çin’e karşı başlatılmıştır.
Peki Çin bu durumdan rahatsız mı? Hiç sanmıyorum? Bu sektörün lokomotif ülkesi ve en büyük ithalat noktamız Çin için solar sektöründe istatistiksel olarak anlamlı bir ithalatımız yok, yıllık 2 GW’lık güdük bir pazardan bahsediyoruz ve ne olursa olsun, yerli de üretilse; ithal da olsa; hammaddesiyle, makinesiyle, her şeyiyle Çin’li ya da Çin’e yakın bir ülke üzerinde Çin kökenli bir firma kazanıyor. Çin o kadar umursamıyor ki bu pazarı, doğrudan Çin’e karşı hazırlanan 2. Anti-Damping uzatım soruşturmasında Trina Solar firması dışında hiç bir firma soruşturma dosyasıyla ilgilenmemiş hatta yanıtlamaya tenezzül dahi etmemiş ve fiyat politikalarını savunma gereği duymamıştır. Bu durumda da bu soruşturma uluslararası geçerlilik kazanmış ve uygulanmaya koyulmuştur.
Ayrıca uygulanan anti-damping benzeri bu tip politikalarda her ne kadar görünürde yerel rekabet olsa da, uluslararası trendlerin de etkisi yadsınmamalıdır. Şöyle ki Neo Liberal politikaları yöneten ülkeler, özellikle 2020 yılından sonra netleşen “Çin” e karşı yitirdiği güç savaşında kendi silahıyla vurulmak istemese de, pandemi dönemi sonrası topuğuna yediği acı kurşunla derin uykularından uyanmış, yüksek teknolojiye dayalı enerji üretim teknolojilerinde kendi koyduğu oyun kurallarına aykırı olsa da, bu tarz düzenlemeleri kör göze parmak uygulamaya başlamıştır. Tabi ki muasır medeniyetlere yüzünü dönmüş nadide bir ülke olarak onları takip etmekten geri kalmadığımızı göstermek adına bu “reşit” olmayan düzenlemelerin ülkemizde de yapılmayacağını varsaymak bana göre tam olarak saflığın daniskasıdır. Anti-Damping gibi düzenlemeler her ne kadar neo liberal oyunda mızıkçılık olsa da artık kim yapmıyor ki; daha doğrusu neo liberalizm de ne ola ki, yaşasın, ha, ne, ne yaşasın, hmm, “yaşasın adını bilmediğizm!”
Anti-Damping > YEKDEM 2 Yerli Ürün Cetveli
Özellikle yıllarca oyun kurucu dediğimiz ABD’nin “Inflation reduction act“leri ile öze dönüş projelerini, buralara solar ve enerji sektöründen yatırım yapan ya da yatırıma hazırlanan Türkiyeli yatırımcıları; ABD’nin Çin’e ve arka bahçe ülkeleri olan Kamboçya, Malezya, Tayland ve Vietnam’a karşı yürüttüğü gümrük mücadelesini görüp, sektörel gelişimin yolunun YEKDEM EK.2 Yerli Ürün destek cetveli olduğunu öne sürmek iyi niyetliliği zedelemeye başlayan bir saflıktır. Sonuçta yerel desteğe dayalı ek tarife düzenlemelerinin başarısızlığını kanıtlayan ve bu düzenlemeleri mehter takımı gibi iki ileri bir geri revize eden ülkeleri saymaya başlarsak buradan köye yol olur.
İşin garibi uzun havacı-bozlakçı bu oluşum, kimi yerlerde 70, bazı ortamlarda 73, yorumlarda 76, alkollüyken 80, fuarlarda yüksek dozda 90 adet olarak lanse edilen ve üretici sayısını asla kimsenin bilmediği (ben biliyorum da başka yazının konusu) yerli güneş paneli üretim dünyasında zirve yaşadığımız şu dönemde, son 4 yılın en çok lisanssız GES‘inin kurulduğunu umursamıyor, GES kurulu gücünde zirve yaptığımızı kâle bile almıyor oluşuyla rasyonel sayılarla arasının iyi olmadığını kanıtlıyor ve duygusal bir karın ağrısıyla cebelleşip istihdamın FV panel firmalarının panel ve yan ürünleriyle sağladığı domino etkisinden değil de, 2 masa bir bilgisayar taahhüt şirketleriyle sağlandığını iddia edecek istihdam raporları sunuyor.
Yukarıdaki grafikten de görüleceği üzere ;
2023 Kasım ayı sonu itibariyle 1659,40MWe lisanssız GES, 183,20MWe lisanslı GES kurulmuş ve toplam GES kurulu gücü 11.268MWe‘a ulaşmıştır.
Oysa ki ayakta kalabilen ve teknolojik uyum sağlayan yerli üreticilerin rakip azlığı nedeniyle ihya olduğu, kâr rekorları kırdığını düşündüğümüz 2022 yılında bu değerler, 1048,80MWe lisanssız 560,90MWe lisanslı; 2021 yılında 650,20MWe lisanssız, 498,10MWe lisanslı; 2020 yılında 432,10MWe lisanssız ve 240,10MWe lisanslı GES kurulabilmiştir.
Bunun yanında son 4 yılın İthalat rekorunun kırıldığı 2022 yılından bile daha fazla GES kurulmuş olan geçtiğimiz 11 ayda, 2022 yılının 4’te biri değerinde sadece 114.512.942USD’lik panel ithalatı yapıldığını ve en mucizevi kısmına geliyorum 141.184.150USD’lik ihracat yapılarak rekor kırıldığını unutmamak gerekiyor.
Peki ne oldu da panel ithalatı daha fazla GES kurulmasına, ortada başka bir vergi düzenlemesi, anti-damping olmamasına rağmen azaldı? İşte burada 2023 yılında artan yerli panel üreticilerinin tercih edilme oranın artmasını, yerli panel üreticilerinin sayısının artmasını, yerli panel üretimine giren görece yeni; ama kökeni güçlü firmaların etkisini ve nihayetinde yerli teşviklerin başarısını kabul etmemiz gerekiyor. Sektörün her gün karşılaştığı onca engele, bürokratik keşmekeşe, mevzuatsal değişime, dünyanın son 100 yılda gördüğü en hasarlı depremine, finansal krizlere ve en tantanalı seçimlere rağmen son 4 yılın en büyük başarısını yakalamasını sadece yerli panel üreticilerinin başarısı saymasak bile diğer tüm unsurlarla yek pare bir başarıdan bahsetmemek cehalet değil de nedir? Üstüne üstlük artık dünyanın geri kalanın birebir uyguladığı ve uygulamasa bile uygulamaya yönelik adımları attığı “ulusa dönüş”, “öze dönüş”, “ithalata karşı önlem” politikalarının hunharca eleştirilmesi de bence kabul edilemez bir duruştur.
Kazın Ayağı Öyle Değil
İlgili oluşumun tezlerinin en içler acısı kısmı ise, polisilisyum fiyatlarında yaşanan tarihi fiyat düşüşüyle fotovoltaik panel fiyatlarında dünyada maliyetlerin dibi gördüğü son dönemde, bu kanaatlarını dile getirmeleri oluyor. Tezlerindeki en temel varsayım olan %80 daha pahalı yerli malı panellerin 2023’ün ilk 5-6 ayında geçerli olduğu söylenebilir; ama son 6 ay ve özellikle son çeyrek ile rahatça tahmin edilebileceği üzere 2024 ve sonrasında bizde ve dünyada fiyatların bu görece düşük değerlerde dengeye oturacağını, 2023’ün ikinci yarısı itibariyle yerel firma sayısındaki artışla daha büyük rekabetin oluştuğunu, bu rekabet ortamı ile hücre maliyetlerindeki düşüşün Çin’li rakiplerle olan fiyat makasını kapattığını, artık dünyanın en pahalı güneş panelinin Türkiye’de olmadığını söylemek mümkün.
Evet benim de sıkça eleştirdiğim 2021-2022 “rantiyeci marjcı” lale devrinin sona erdiğini, sanayici kökenli, sermaye yapısı güçlü ve hatta yer yer holding uzantısı yerli yeni firmaların ayak seslerinin gümbür gümbür duyulduğunu hepimiz biliyoruz. Bu sektörde bulunan “ithalat önlemi karşıt”larının kafalarında yer eden 21 ve 22 sezonunda yaşanan “pahalı panel kıtlığı”nın teknolojik değişime ayak uyduramayan üreticilerin geri çekilmesi ile değişime ayak uyduranların sayısının az olması nedeniyle ortaya çıkan arz düşüklüğü olduğunu unutmamak lazım. Ortada bir talep fazlası yoktu(rakamlar yukarıda), tam tersi görünürde var olan, ama güncel teknolojiyi sunamayan işlevsiz kör topal yürüyen fabrikalar ile üst teknolojiyi isteyen müşteriler ve o güncel teknolojiyi sunabilen, gerekli dönüşümü yapmış az sayıda firma vardı.
Ayrıca başta Polisilisyum olmak üzere güneş paneli hammadde fiyatları da Çin’in gerekli yatırımları tamamlayamaması ve bilinçli olarak gerçekleştirdiği pandemi sonrası fiyat kontrolü savaşından kaynaklı aşırı yüksek bir baremde hareket ettiği için üretim maliyetlerinin yüksek kalması söz konusuydu. Bu iki durumla karşılaşan az sayıdaki üretici ise gözetim vergisi ödenen ithal panel fiyatının çok az altında standart bir fiyat politikasında “fırsat bu fırsat” diyip yüksek marjda ısrar etmiş, fiyatları coşturmuştur ve günümüzde hala bahsi geçen bozlakların, bildirilerin “ya yine yaşanırsa?” kaygısıyla yazılmasına vesile olmuştur.
Bazı yerli panel üreticilerinin 21-22 yılı Lale devri esnasında çok kârla kazandıklarını borsayı takip eden, ISO500 listelerine bakan, Capital, Forbes okuyan herkesin gördüğü gibi bizlerde gördük. Ama bu durumun çok sürmeyeceğini “görünmez el” in müdahale gücünü, pazar cazibesini arttırıcı unsurların yatırımları nasıl çektiğini 2023’te iliklerimize kadar hissettik. Sonuçta Ne Çin’de ne de Türkiye’de kazın ayağı öyle değilmiş tüm girişimciler ve sektör paydaşları topluca anlamış olduk.
Polisilisyum fiyatlarındaki %77,3’lük düşüş ile (doğal olarak) korele olmasa da bitmiş güneş paneli fiyatların aşağı yönlü hareketinin kaçınılmaz olduğunu ve aynı tarihten bu yana en azından Avrupa piyasaları için %49’luk bir düşüş yaşandığını aşağıdaki 3. Grafikten net bir şekilde görüyoruz.
Bu düşüşün maliyetlere olan olumlu etkisinden emin olsak da; TL kazanıp, Dolar harcayan bir ülke olduğumuz için dolardaki ani artışların yaşatacağı saklı enflasyonist etkilerle şimdilik FV güneş paneli karşısında eh idare eder pozisyonda duran reel alım gücümüzün yine eski haline dönmesi ve GES maliyetlerinin TL cinsinden artması ile yatırım geri dönüş sürelerinin elektrik fiyatlarının da sübvansiyonlarla sabit kalması varsayımında tekrardan uzaması olası.
Bu nedenle yatırımcı cephesinde fiyatlar konusunda oluşan bu iyimser hava elimizdeyken, bir an önce Fv panel üretim sanayinde kullanılan hammaddelerin de yerlileşmesi, 2023 yılında oluşan bu büyük yatırım dalgasıyla yerli fotovoltaik hücremizi üretebileceğimiz fabrikaların kurulabilmesine yönelik iştahın kapanmaması büyük önem arz ediyor, özellikle güçlü firmaların adım attığı bu dalgalı sektörün eskisi kadar ürkütücü olmadığını ve daha çok ayakları yere basan bir hale büründüğünü anlamamız-anlatmamız lazım. Türkiye’de yüzlerce, belki de binlerce ürün için uygulanan telafi edici gümrük vergilerinin sadece solar sektörüne yönelik uygulanmadığını unutmadan; bugüne kadar hiç tatmadıkları rekabet oyunlarıyla, sektörün görece büyümesine rağmen pasta bölüşümünde zorlanan tüm paydaşların kolay kazanç devrinin bittiğini, güçlü olanın kazanacağını bilmesi lazım.