Blockchain (Blok zinciri) teknolojisi; özellikle 2017 yılından itibaren bir anda dolar karşısında hızlı bir şekilde yükselen Bitcoin dijital para biriminin kısa yoldan zengin olma hayalleriyle yanıp tutuşan insanlarca yoğun rağbet görmesi sonucu hayatımızda daha çok anlam ifade etmeye başladı. Anonim bir isim olan “Satoshi Nakamoto” kişi ve kişilerince 2008 yılında yayınlanan makale sonrası ilk kez karşılaşıyoruz Blockchain ve Bitcoin ile. 2010 yılına gelindiğinde ise Bitcoin’in web üzerinden pizza sipariş etmekten başka bir işlevi yokmuş gibi görünüyordu. 10.000 tanesi bir pizza etmeyen Bitcoin zamanla değerlendi, değerlenirken dikkat çekmeye başladı ve dikkat çektikçe altındaki teknoloji üzerinde yeni dijital para birimleri ve yeni teknolojiler geliştirilmeye başladı. Şu anda 10.000USD ve üzeri değere sahip Bitcoin altında yatan teknoloji Blockchain tüm cazibesiyle incelemeye değer bir konu haline geldi; hatta kim çevrelerce önümüzdeki on yıllarca hayatımızı şekillendirecek önemli bir araç olarak görülüyor.
Peki Blockchain (Block zinciri) teknolojisi nedir?
En basit anlatımı: “Özel bir ağı bulunan merkezi olmayan bir veri tabanıdır.” Örnek üzerinden anlatalım. Hepimizin az ya da çok bir miktar parası var, bu parayı “banka” ismini verdiğimiz sanal bir varlığa bazı sözleşmelerle yatırıyor ve o anda balya balya paralarımızın kağıt maddesi varlığını unutuyoruz, paramız sadece bir “veri” olarak banka denilen sanal onay kurumunda hayatını sürdürmeye başlıyor. Banka sanal varlığının içerisinde sanal bir varlık/veri olan “para” ile yine sanal işlemler yapıyoruz. Banka onaylayıcı kurum nezdinde paramızı havale edebiliyoruz, eft yapabiliyoruz, alışveriş yapıyoruz. Her işlemde aracı kurum olan Banka kurumu “para miktarı” ile ilgili veriyi kontrol ediyor ve onaylıyor. Bu finansal verinin tekeli Bankalardadır. İşte Blockchain teknolojisi bankanın “para verisiyle” ilgili aracılığını ortadan kaldırabiliyor. Bu teknolojide para verisiyle ilgili bilgi bilgisayarlardaki işlemleri kaydetmek için kullanılan merkezi olmayan, dağıtılmış ve halka açık dijital kayıt defterlerinde tutuluyor. Bu kayıt defterlerinin olduğu blokchain ağı kişisel bilgisayarlarda tutulur. Yani bir kayıt defterinde yapılan bir değişiklik her bir kayıt defterinde ayrı ayrı değiştirilmeli ve onaylanmalıdır. Bu nedenle istenmeyen bir işlem olduğunda her bir bilgisayarda bulunan kayıt defterinde aynı işlem yapılmalı, tabiri caizse her bir bilgisayar “hack”lenmelidir. Teorik olarak bu mümkün değil denemez, ama merkez bankasının soyulması da teorik olarak mümkün, hatta merkez bankasının soyulabileceğini ele alan İspanyol yapımı bir dizi bile mevcut. Ama ister inanın ister inanmayın blockchain’in doğası hacklemeyi imkanız kılmaktadır. Blok zincirleri teorik olarak kurcalanamaz çünkü “blok zincirindeki her bloğa özgü kriptografik parmak izi ve “konsensüs (ortak uzlaşı) protokolü” kullanırlar – yani ağdaki her bilgisayar ortak bir işlem geçmişini kabul eder. Eğer kuantum bilgisayarına sahip çok zengin ve çok iyi bir hacker(!) iseniz tüm blockchain ağında bulunan bilgisayar gücünün %51’inden fazlasına hakim olmanız gereklidir. Yani kısaca şimdilik imkânsız.
Sonuç olarak Blockchain üçüncü bir kişiye/kuruma ihtiyaç duyulması gereksinimini ortadan kaldırır. Güvenilir bir veri tabanı, bir P2P (Peer To Peer) ağ oluştur ve sadece “para verisi” konusunda değil neredeyse her türlü verinin güvenle işlem görmesini sağlar.
Enerji Canavarı Bitcoin!
Bu yazıyı okuyan pek çok kişinin bildiği üzere blockchain teknolojisinin kendisi zaten bir “enerji canavarı” sayılabilir. Bu kısmen “Bitcoin üretim” çılgınlığından kaynaklı. Satoshi Nakomoto isimli anonim kişi/kişiler bu teknolojiyi insanlığa hibe ettikten sonra (evet hibe etmiştir, ilginç bir ayrıntı değil mi?) bitcoin madenciliği ismi verilen bir olayla baş başa kaldı insanlık. Teknolojik ayrıntısına çok girmeden anlatmak gerekirse; “bitcoin/veri (ve diğer dijital paralar) madenciliği” bilgisayar işlemcisi ve/veya ekran kartı işlemcileriyle blockchain veri tabanı üzerinde yapılan transferleri geçerli kılmak ve “ödül” kazanmak için nodül(node) denilen (Yani blockchain veritabanını bilgisayarına indirmiş “node” istemcilerinin) bilgisayarların matematiksel problemleri çözmesi olayıdır. Tabi blockchain işlem sayısının artması nedeniyle tipik bir ev bilgisayarının günümüzde bu “problemleri” çözmesi ve ödül olarak bitcoin kazanması pek mümkün değil. O yüzden “Veri madencileri” artık milyonlarca nodülden oluşan devasa bir sistem oluşturmuş durumdalar. En küçük nodül 8 bilgisayarın en yeni çıkan oyunu oynarken harcadığı elektriği harcıyor. En az 6 ayda bir yeni çıkan işlemci ya da ekran kartlarıyla sistemlerini büyütüyor ve elektrik harcamasını arttırıyor. Bir de bunu profesyonel bir şekilde yapan Veri Madenciliği havuz şirketleri ve üreticileri oluşmuş durumda, onlarda boş duran ve gün boyu yatan kişisel bilgisayarları basit programlar ve küçük gelirlerle ağ üzerinden madencilik havuzu için kullanıyor. Yani bitcoin kazanma hayali yaşayan bir çok son tüketici de olaya bir şekilde dahil edilmiş durumda. Bu nedenle basında “Bitcoin üretiminin Cambridge Üniversitesi tarafından yayınlanan verilere göre yıllık yaklaşık 60 terawatt elektrik tüketimi ile dünyada 176 ülkeden daha fazla elektrik tükettiği, Diyarbakır’da yapılan operasyonda fabrika kadar elektrik tüketen evin bir Bitcoin üretim üssü” olduğu haberlerini okumaya/izlemeye devam edeceğiz. Evet “sadece Bitcoin üretimi” için kullanılan elektrik 60 TERAWATT (CIA tarafından 2016 verilerine dayanarak hazırlanmış), dünya elektrik tüketiminin (20.863TW) %0,28’ine tekabül ediyor. “1 Bitcoin transferi 862 KW saat enerji harcarken Visa kartıyla yapılan 100.000 transfer sadece 169 kilovat/saatlik enerji harcıyor. Bunun sebebi, “proof of work” (çalışma kanıtı) denen bir çalışma prensibi (konsensüs algoritması).”Yani transferi geçerli kılmak için onay aşamasında gerekli gereksiz tüm nodüllerin/bilgisayarların çalışmasından kaynaklı elektrik tüketimi.
Ama bu temel çalışma prensibine dayanan farklı çalışma prensipleri de geliştiriliyor ve bu nedenle bu tarz enerji tüketiminin ciddi bir oranda azalacağı ön görülebilir. Tüm nodüllerin tamamen veri madenciliği yapmak üzere kurulmadığı ve Transferlerin kullanıcıların ağdaki paylarına (ödedikleri depozitoya) göre paylaştırıldığı, yani %10 payınızın olması durumunda data madenciliğinin %10’unu yaptığınız pay kanıtı (proof of stake) ve sadece güvenilir nodüllere transferlerin geçerliliğini kanıtlama gücünü veren ve bu nodüllerin herhangi bir kötü niyetli eylem gerçekleşmesi halinde kendi ünvanlarını riske atmalarına dayalı Otorite kanıtı (proof of authority) ismi verilen ve daha az enerji tüketimi yapan çalışma prensiplerine örnek verilebilir.
Blockchain ve Enerji Teknolojisinde kullanımı
Peki Enerji ve özelde yenilenebilir enerji sektöründe başka nerelerde kullanılabilir bu teknoloji? Şimdi 3.kişilere ihtiyaç duymadan onay ve kontrol gerçekleştirebildiğimiz için birçok bilgiyi, veriyi transfer edebileceğimiz merkezi olmayan bir mekanizmadan söz ediyoruz. Ve merkezi olmaması enerji sektörünü kökten değiştirebilir. Bunun kokusunu alan birçok enerji şirketinin şimdiden bilgi teknolojisi kökenli CEO’ları transfer ettiğini görebilirsiniz. (Bana göre boşa kürek çekiyorlar, merkezde durmaktan vazgeçsinler yeter)
Blockchain’in tek işlevinin dijital para olmadığından söz etmiştik, özellikle akıllı sözleşmelerle/kontratlarla birçok alanda kullanılabileceğini biliyoruz. Bu durumda basit bir akıl yürütmeyle:, toptan elektrik satışı, perakende elektrik satışı, doğrudan istemciler arasında ikili satış yönetimi (Peer To Peer), elektriksel veri yönetimi, yük tevzi merkezleri yönetimi, şebeke dengelemesi, scada sistemleri, mikro şebeke yönetimi, akıllı şebekeler, Petrol ve Gaz şebekesi yönetimi, Enerji depolama ve kullanımı, Enerji Borsası ( evet EPİAŞ), dinamik fiyatlandırma, Dağıtım özelinde düşünülürse sözleşme yönetimi, abonelik yönetimi ve hatta ödeme yöntemi olarak bitcoin vb. paraların kullanımı, TEİAŞ özelinde siber elektrik saldırılarının önlenmesi için şifreleme teknikleri kullanımında, FV Güneş enerjisi özelinde aynı kişiye ait birden fazla tesisin haberleşmesi ve uzaktan kontrolü için geliştirilen teknolojiler vb. alanlarda kullanılabilir.
Dünya’da yaygınlaşan Çatı üzeri güneş enerjisi santralleri (GES) ya da Türkiye’deki revaçta olan Lisanssız çatı veya arazi üzeri GES’ler sayesinde büyük ve merkeziyetçi enerji santralleri dikkate alınarak oluşturulmuş elektrik şebekeleri üzerinde büyük bir baskı oluştuğunu biliyoruz. TEİAŞ gibi merkeziyetçi kurumların yük tevzi merkezlerinde bu tarz elektriğin iletimiyle ilgili birçok sorun yaşadığını ya da yaşanabileceğini ön görmek mümkün. Dağıtım firmalarının da aynı sorunlarla baş başa kaldığını ve kalacağını hissediyoruz. İşte tam bu noktada Blockchain devreye giriyor: “Blockchain birebir enerji transferine temel sağlayarak ve üretimin gerçekleştiği anda yerel tüketim için insiyatif/özerklik sunabilir ve böylece küçük kurulumların şebeke istikrarlılığını bozmasına engel olur.”
Bu tarz yerel ve ödemesi birebir yapılan örnekler mevcut. Bunlardan en bilinenlerin yapan firmalar ve oluşumlar arasında Newyork’ta denemesi yapılan Brooklyn Microgrid, Avustralya’da Power Ledger, Estonya’da WePower ve İspanya’da Acciona Energy & Iberdrola ile Güney Afrika’da The Sun Exchange firmalarını/oluşumları sayılabilir.
Wepower (https://wepower.network/) firmasının (Start Up’ının) blockchain platformu uygulamasını zaten halihazırda %100 dijital enerji şebekesi bulunan Estonya’da uygulaması gayet kolay oldu denebilir. Şirket, bağımsız bir enerji sağlayıcısı ile güçlerini birleştirdi ve tüketicilere kendi şifreli para birimlerini (cyrptocurrency)kullanarak programlarına katılma şansı verdi. Blockchain teknolojisi, WePower’a tüketicilerin enerji fiyatlarını izleyebilecekleri ve enerji portföylerini öngörerek uyarlayıp çeşitlendirebilecekleri şeffaf bir platform sunmaktadır. Şirket, Blockchain’i ve yenilenebilir enerjiyi, enerji piyasasının bir sonraki “güçlü ortaklığı” olarak görüyor ve her ikisini de tamamlayıcı olarak görüyor. Wepower firması, küçük temiz enerji üreticilerinin pazara girmesine yardımcı olarak ve özel vatandaşlara daha ucuz, merkezi olmayan bir elektrik şebekesi sağlayarak, bu gücün halka geri dönmesini umuyor: “Gerçekte, hızlı teknolojik gelişmeler nedeniyle, yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretmenin maliyeti fosil yakıt bazlı teknolojilerin maliyetinin altına düşmüş ve düşmeye devam edecektir. Sonuç olarak, yenilenebilir kaynakların kullanımında küresel trendlere yansıyan net bir ekonomik fayda var.”
Bu firma şu anda farklı ülke pazarlarına göz dikmiş durumda, örneğin şu anda zaten Power Ledger (https://www.powerledger.io/) ile bir hayli ilerlemiş Avustralya bu firmanın hedef pazarlarından biri. Avustralya’daki haneler arasında kişisel FV güneş enerjisi üretimindeki son on yılda oluşan hızlı artışı gören Power Ledger firması, ülkenin enerji tedarikçilerinin karşı karşıya kaldığı temel sıkıntıyı fark etmişti: Bireyler tarafından sağlanan temiz enerji; fosil enerji üretim tesislerinden daha ucuza geldiğinde ne olur? Blockchain damgası taşıyan Peer to Peer(P2P) ticareti üzerinde çalışan firma; temiz enerji üreticileri ile yeni yapılan konutları birbirine bağlayan “mikro şebekeler” kuruyor. Üreticilere ve tüketicilere enerji üretimlerini, kaynaklarını ve fiyatlarını takip edebilecekleri blockchain temelli bir online platform sunarak temiz, uygun fiyatlı ve sürdürülebilir kalkınmanın gelişmesine yardımcı olmayı amaçlıyor. Avustralya’da yenilenebilir enerji gerçek anlamda bir patlama yaşıyor ve bazı toplulukların, hatta kasaba ve belediyelerin merkezi şebekeden ayrılmak istediği gerçeği söz konusu. Bu gerçeği göz ardı etmeyen firma temiz enerji seçeneği ile kendi mikro şebekesinde ucuz elektriğe ulaşmak isteyen “t”üreticilere (prosumers) önemli bir seçenek sunuyor ve bu teknolojide blockchain ciddi derecede önemli bir yer tutuyor.
Güneş Enerjisi Santralleriyle dijital para kazanmak
Mikro şebeke ve doğrudan ödeme yöntemleri dışında daha birçok örnek sunulabilir. Yazının içeriğinde belirttiğim firmaları incelemenizi tavsiye ederim. Ayrıca bu örneklere yenilenebilir enerji üretimine ödül olarak verilen Solarcoin (https://solarcoin.org/) örneği ve akıllı kontratlarla düzenlenen karbon emisyon azaltımına yönelik “karbon kredileri” ve yenilenebilir enerji sertifikaları da dahil edilebilir. Solarcoin örneğinden kısaca bahsedip yazımı sona doğru getirmeyi istiyorum. Bu sistemde her boyuttaki Güneş enerjisi üreticisi, solar tesislerini tescil ettirmek için bir “SolarCoin Bağlı şirketine” ücretsiz olarak müracaatta bulunabiliyor. Başvurusu kabul edilen hak sahipleri banka hesabı gibi davranan bir alıcı adresi oluşturmak için ücretsiz bir dijital para cüzdanı (wallet) indiriyor. Bu cüzdan adresi ve bazı güneş enerjisi tesisi verileri ve belgeleri “Bağlı şirket” ile paylaşılıyorr. Daha sonra SolarCoin Vakfı, talep sahibinin cüzdanına 1 MWh doğrulanmış elektrik üretimi başına 1 SolarCoin oranında dijital parayı gönderiyor. Hak sahipleri SolarCoin’leri istedikleri gibi saklayabilir, takas edebilir veya harcayabilir ve gelecek 20-30 yıl boyunca devam eden ödemeleri alabilir. SolarCoin’in amacı nedir, ne değildir, bu şimdilik tartışma konumuz değil; ama blockchain teknolojileri ve buna bağlı teknolojilerin nerelere gelebileceği konusunda ilginç bir özellik arz ediyor.
Yenilenebilir Enerji sertifikası konusuna gelince şu anda Avrupa’da ürettiğiniz enerjinin resmi olarak yenilenebilir sayılması için Menşe Garantisi (Guarantee of Origin, GO) sunması gerekiyor, sertifikalandırma için farklı ülkelerin farklı takip sistemleri mevcut (REC, CDP(Japonya),I-REC, Ekoenerji vb.) Menşe Garantisi (Guarantee of Origin, GO) sahibi yenilenebilir enerji tesislerine sertifika çıkartılabilmesi için üretimin 1MWh ve üzeri olması gerekiyor. “Bu, üretimi bir megavat/saati bulmayan küçük çaptaki üreticiler için engelleyici olabilir. Blokchain bu küçük üreticilerin sertifikalarını toplayıp satan kuruluşlar gibi yeni pazar aktörlerinin yenilenebilir enerji sertifikaları almasına kapı açabilir. “Bununla birlikte, GO sertifikası olan kurulumların “sertifikalarını” iki kez satmak için blockchain sertifikaları kullanmadığından emin olmanın bir yolu olması gerekir. Blockchain enerji takibi için bir çözüm olarak kabul edilirse, dikkatli bir şekilde izlenmeli ve sıkı kriterler geliştirilmelidir.”
Yenilenebilir Enerji Devrimi!
Enerji sistemlerinin merkeziyetçiliğini yitirmesi bilginin demokratikleşmesine ve bireylerin daha bilgi yüklü iyi kararlar vermesine yol açıyor. Blockchain temelli akıllı (ve/veya mikro) şebekeler sayesinde eşitsizlikler azaltılabilir ve gelişmiş elektrik şebekesi olan bir yer ve herhangi bir şebekeye erişimi kısıtlı olan bölgelere ucuz, temiz enerji erişimi sağlanabilir. Blockchain, karbon salınımının uzun vadeli azaltılmasına yönelik birçok çözümden biri olabilir ve dünya genelinde sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesine yardımcı olabilir. Ama Blockchain’in başarılı olabilmesi için birçok özel kurum ve şahsın yapmayı reddettiği bir şeyin çekinmeden, güvenle yapılması gerekiyor: Bilginin Paylaşılması! Blockchain, küresel bir araç olma potansiyeline gerçekten ulaşabilmesi için herkesin ortak bir zeminde buluşması gerekiyor, ancak o zamana kadar yukarıda örneklerle bahsi geçen Startup’lar ve benzeri firmalar teknolojiye öncülük edip, küçük toplulukların ve gelişmekte olan ülkelerin temiz, yenilenebilir enerji devriminin sorumluluğunu almalarına yardımcı olacaktır. Şimdilik bu tarz teknolojiler enerji yönetiminde bu tarz işlemlere izin veren ülkelerde gelişebiliyor. Ülkemiz özelinde bu konuda yasal bir yönetmelik düzenlemesi olmaması nedeniyle blockchain temelli enerji yönetimine ya da mikro akıllı şebekelere yönelik bir çalışmanın ya da denemenin yapılıp yapılamayacağı hususunda bir şey söylemek güç. Maddi açıdan öyle bir imkân olsa Lisanssız elektrik üretim yönetmeliğine göre tamamen şebekeden bağımsız bir köy veya site alanında bu konuda çalışmalar yapılmasının mümkün olabileceğini düşünüyorum. Rüzgâr, Güneş ve Biyogaz Santralleriyle oluşmuş bir hibrid ekolojik kampüste tamamen dağıtım firmalarından bağımsız bir mikro şebeke yönetimi ve kullanıcıların anlık enerji ihtiyacına göre Blockchain teknolojisi ile akıllı kontratlarla yapılan elektrik satın alımları ve elektrik satışı, excel formlarından ve soğuk savaş döneminden kalma elektrik ticaretinden uzak akıllı bir Elektrik piyasası uzlaştırma teknolojisi…
Demokratik Enerji, çok uzak bir hayal değil. Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın!
Murat Güven- 26 Eylül 2019